Trakai: Gölün içinde bir masal

Yeni yılın ilk gününde, Litvanya’nın tarihi şehri Trakai’ye yapılan bir yolculuk, sadece mekân değil, zamanın da iç içe geçtiği bir keşif sunuyor. Göl, kale, yağmur ve geçmişin izleriyle Trakai, yorgun ruhlara bir sığınak gibi...

Trakai: Gölün içinde bir masal
Trakai: Gölün içinde bir masal
Trakai: Gölün içinde bir masal
Trakai: Gölün içinde bir masal
Trakai: Gölün içinde bir masal
Trakai: Gölün içinde bir masal

Yazı ve fotoğraflar: Ş. DERAL GASGAR

Gökyüzü gri bulutlarla kaplı, arada sırada güneş yüzünü göstermeye çalışsa da Litvanya’da güneşi görmek için Mayıs ya da Haziran aylarını beklemek gerekiyor. Yağmur usanmadan yağıyor, kısa molalar verse de mevsimin hakkını teslim ediyor. Yılın ilk günü Vilnius’tan 28 kilometre uzaklıkta, Trakai’ye doğru yola çıkıyoruz. Caddeler neredeyse bomboş; mağazalar, kafeler ve sokaklar yeni yılın ağırlığını üzerinden atamamış gibi sessiz. Su almak için bir petrol istasyonunda duruyoruz; insanların yüzlerinde yılın yorgunluğu hâlâ hissediliyor. İstanbul’u bilen biri için 28 kilometre kısa bir mesafe gibi görünse de, burada bu yolculuk adeta başka bir dünyaya geçiş anlamına geliyor. Yolda yalnız değilim, dilimde çok sevdiğim şairlerden dizeler

“Bak! İşte gizleri yaşamın, işte mutluluk
Gülümsüyor bir kapı aralığından
Ellerimizi uzatsak tutabiliriz belki
Şimdi ya da hiç bir zaman
(Ümit Yaşar)"

 

Trakai’nin zengin geçmişi ve kültürel mozaiği

Trakai, Litvanya’nın tarihi ve turistik bir şehri. 11,52 kilometrekarelik bir alana kurulu olan bu küçük yerleşimde 5.357 kişi yaşıyor. Ancak Trakai’nin asıl büyüsü, çok kültürlü geçmişinden geliyor. Karaylar, Tatarlar, Litvanyalılar, Ruslar, Yahudiler ve Polonyalıların yüzyıllar boyunca bir arada yaşadığı bu şehir, adeta bir kültür mozaiği. Trakai’nin Alanya ile kardeş şehir olması kulağa şaşırtıcı gelse de, bu iki farklı coğrafyanın ruhunda benzer bir sıcaklık olduğunu burada hissediyorsunuz.

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…
(Nazım Hikmet)"

 

Bir sığınak arayışı

İnsan hep bir kaçış, bir sığınak arayışında. Yorgun ruhunu emanet edeceği bir yer… İşte Trakai böyle bir yer. Evleri, filmlerde gördüğümüz, mutlu çocukların sokaklarda koşturduğu masalsı bir dünyayı çağrıştırıyor. Sokaklarında yürürken, çocukluğunuzdan bir kesiti burada buluyorsunuz.

Bir pencere kenarında yalnız bir zambak karşılıyor sizi. Renkli evler, uzun bir gecenin ardından perdelerini açmış, yağmurun sesini dinliyor. Litvanya’da üç bine yakın göl bulunuyor, ancak Trakai’deki Galvė Gölü, bu güzelliklerin en ihtişamlısı. Yaz aylarında gölün üzerinde süzülen yelkenliler, hayallerinize eşlik eden küçük kanatlı dostlar gibi… Sonra ağaçlar… Bir bir ucu gökyüzünde bir ucu sular içinde... Yeni yılı gölde karşılayan ördeklere selam verip yolumuza devam ediyoruz.

"…Yüzümden bir şeyler aktı aktı
İçim de menekşelendi Hilmi Bey
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor…"
(Edip Cansever)

 

Geçmişin izleri: Trakai Kalesi

Galvė Gölü’nün ortasında yükselen Trakai Adası Kalesi, buranın kalbi gibi. Tarihi 14. yüzyıla uzanan bu taş kale, Litvanya Büyük Dükalığı döneminde inşa edilmiş. Yapımına Kęstutis tarafından başlanan kale, oğlu Büyük Vytautas döneminde tamamlanmış. Vytautas, 1430’da bu kalede hayata veda etmiş.


Hava -2 derece, yağmur ve sert rüzgâr yüzünüzü yalayıp geçerken sizi Trakai Kalesi’nin burçlarına savuruyor. Kalenin taş duvarlarına dokunduğunuzda, sanki geçmişin tüm hikâyelerini avuçlarınızda hissediyorsunuz. Trakai, yalnızca tarihiyle değil, ruhuyla da sarıp sarmalayan bir yer. Sessizliği, sakinliği ve gölün huzur veren manzarası, burayı her ziyaret eden için özel kılıyor. Yılın ilk gününde bile burada hissettiğiniz şey, bir başlangıç değil, sanki bir sonsuzluk duygusu.
Eğer bir gün yorgun ruhunuzu bırakacak bir yer ararsanız, Trakai size kapılarını ardına kadar açacak.