İşte dünyanın en ünlü altınları!

Gelin; kiminin tarihine, kiminin de talihine katkı sağlayan altının bilinmeyen dünyasına yolculuk edelim. Dünyanın en fazla bilinen bu sarı metalin en ünlü örneklerini inceleyelim.

İşte dünyanın en ünlü altınları!

KERİM ÜLKER

İranlı şair Şeyh Sadi’nin özetlediği söz bu dünyanın en değerli madeninin gücünü anlatır bizlere: “Altını görünce her şey baş eğer. Demir kollu terazide bile.” Medeniyetler kuran, onları güçlendiren, refah bir hale getiren, bazen de sonu olan tek zenginliktir altın. Hala günümüzde sadece maddi değil, manevi zenginliği de niteler; birine “altın gibi bir kalbi var” diyerek... Tarihin yazılmaya başladığı dönemden bu yana gücün sembolü olan bu sert madene yönelik yazılan şiirler, türküler, şarkılar kadar inanışlar da insanı, halkı, hatta devasa kalabalıkların rotası haline getirdi altını. Devletler kasalarındaki altın miktar kadar güçlü, ülkeler toprağın altındakiler kadar güvendeydi altın sayesinde. Gelin; kiminin tarihine, kiminin de talihine katkı sağlayan altının bilinmeyen dünyasına yolculuk edelim. Dünyanın en fazla bilinen bu sarı metalin en ünlü örneklerini inceleyelim.

Toprağın altından çıkan tarih

ALTIN ZIRHLI ADAM

Dünyanın en fazla bilinen altınları arasında Türkler açısından ilk akla geleni “Altın Elbiseli-Zırhlı Adam”dır. 2500 yıllık geçmişi olan bu ikon, 1969 yılında tesadüfen bulundu. O dönem Sovyetler Birliği sınırları içerisinde yer alan Kazakistan’ın Almatı şehrinin 50 kilometre uzaklığındaki Yedisu bölgesinde garaj yapmak ve yolu düzenlemek için yapılan çalışmalar sırasında tesadüfen bu zırha ulaştı. Üzerinde binlerce altın parçadan oluşan bu ikon, Kemal Akişev başkanlığındaki Kazakistan Tarih, Etnografya ve Arkeoloji Enstitüsü’nün arkeolog ekibi tarafından incelendi. Kurgandan çıkarılan zırhın, İskitler veya Sakalara ait olduğu düşünülüyor. MÖ 5. yüzyıla ait olması ve kurganın bulunduğu bölgede MÖ 5’inci yüzyılda  Sakaların hüküm sürmesi gerekçesiyle Altın Elbiseli Adam’ın, 18 yaşlarında bir Saka prensi olduğu düşünülüyor.

6 metre boyunda, 60 metre çapındaki kurganda bulunan “Altın Elbiseli Adam” olarak anılan zırhta leopar, pars, kartal koç, geyik, dağ keçisi, at ve kuş motifleri işlenmiş 3 bini aşkın altın üçgen plaka bulunuyor. Sağdan sola doğru kapanan V yakalı kısa kaftan, dar süvari pantolonu, diz altında kalan kısa yumuşak çizmeden oluşan zırh, 65 santimlik kalpağıyla dikkati çekiyor. Ucunda dağ keçisi motifi bulunan kalpakta, dünya hakimiyetini simgeleyen 4 okla güneş tanrısını sembolize eden 2 kanatlı at motifi öne çıkıyor. 

Altın iplikle dikilmiş kaftan ve kalpağın yanı sıra zırhta, silah olarak 150 farklı büyüklükte altın plaka işlenmiş kakmalı uzun demir kılıç, yarısı deri yarısı ahşap hançer, altın işlemeli kamçı bulunuyor. Altın Elbiseli Adam’ın mühür olarak da kullandığı bir yüzüğü bulunuyor. Isık Kurganı olarak adlandırılan mezardan çıkarılan zırhın yanındaki malzemeler ise Türkler’in 2 bin 500 yıl öncesinde büyük bir devlet ve medeniyet kurduğunu, kendi yazı dillerini kullandığını ortaya koyuyor. Mezar odasından çıkarılan sapı kırılmış gümüş kepçenin üzerinde yer alan 2 satır yazı, en eski Türkçe metin olarak kabul ediliyor. Bilim adamlarının büyük çoğunluğu yazının “Hanın oğlu 23’ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun” anlamı taşıdığı konusunda birleşiyor. Türk inançlarını, devlet nizamını ve mitolojik görüşleri yansıtan, Türk dünyasının ortak kültür mirası 2 bin 500 yıllık bu nadide eser, 2019’da Türkiye’ye gelmiş ve sergilenmişti.

ABD’de bir hukuk sembolü

ALTIN HOROZ

Altın Horoz denilince aklınıza ilk gelen Çin’deki film yarışmasında verilen heykel veya İspanyol yazar Juan Rulfo’nun kitabı olabilir. Ya da Ruslar’ın meşhur operası. Hani Rus edebiyat ve müzik tarihinde  “Zolotoy petusho” olarak bilinen ve Nikolay Rimski-Korsakov tarafından hazırlanmış üç perde ve bir epilogdan oluşan bir romantik opera, 1834’te Rus yazarı Aleksandr Puşkin’in yazdığı aynı adlı bir şiirinden uyarlandığı biliniyor. Rimski-Korsakov’un son operası olan bu eser,  1907’de tamamlanmış ancak sansür sorunları nedeniyle 1909’da sahnelendi. Ama benim bahsettiğim Altın Horoz’un ne yazık ki bunlarla ilgisi yok.

Altın Horoz, Amerika Birleşik Devletleri Nevada Eyaleti’nde bir hukuk davası olarak bilinir. 1934 yılında Altın Rezerv Yasası uyarınca 50 ons yani 1.6 kilodan fazla altının özel mülkiyeti yasaklandı. Nevada’daki Sparks Nugget kumarhanesini işleten Dick Graves, bir altın heykelin yapılmasını istiyordu. Som altın bir horoz heykelinin sergilenmesinin insanları kumarhanesindeki bir restorana çekmeye yardımcı olacağını düşündü. Ahşap bir model yaptı ve Washington, DC’deki Birleşik Devletler Darphanesi’ne telefon ederek onu altından yapmalarını istedi. Ancak Darphane, herhangi bir kişinin yapmak için yeterli altına sahip olmasının yasa dışı olduğunu düşündükleri için onu üretemeyeceklerini söyledi. Altın Rezerv Yasası uyarınca. Sonunda, heykeli yapmak için 300 ons 18 karat altını eritmek için San Francisco Darphanesi’nin izniyle Kaliforniya’da yaptırdı.

206.3 ons yani 6.4 kiloluk bitmiş heykel 1958 yılında kumarhaneye getirildi. Ancak yılın ilerleyen günlerinde Amerika Birleşik Devletleri Gizli Servisi, Graves’e heykelin içindeki altın nedeniyle yasa dışı olduğunu söyledi. 1960 yılında polisler kumarhaneyi bastı ve horoz heykeline el koydu.

Yargıç horozu kefaletle serbest bırakmayı reddettiği için heykel, dava görülene kadar federal bir banka kasasında tutuldu. Dava, 1962’de bir jüri önünde yapıldı. Graves başlangıçta heykelin sanat olduğunu ve Altın Rezerv Yasası uyarınca yasal olduğunu savundu. New York ve Denver’dan sanat uzmanlarına heykelin sanatsal değerlerine tanıklık ettirdi ve biri horozun “mükemmel” olduğunu söyledi. Jüri horozu ve sahibi Graves’i haklı buldu. Heykel iade edildi ve kumarhanenin satıldığı 2013 yılına kadar Sparks Nugget kumarhanesinde kaldı. Heykel 2014 yılında bir müzayedede 234 bin dolara satıldı. Altın Horoz Davası, ABD’de yargının ve sanatın karşı karşıya kaldığı en önemli hukuk olayı olarak tarihe geçti. 

 

2 asır boyunca alçı sanıldı

ALTIN BUDA HEYKELİ

Tarih boyunca insanoğlu, sınırları zorlayan tasarımlara, mimarilere yöneldi. Yaşadığı çağın en büyük en devasa eserini yaratmak adına günün teknolojisini sonuna kadar kullandı. Çoğumuzun şahit olduğu dünyanın 7 harikası bunlara örnekti.

Özellikle milli ve dini motifler, bu sınırın en uç noktasına adını yazdırdı. Hala da öyle. Hindistan’ın bağımsızlık lideri Sardar Vallabhbhai Patel’in anısına dikilen heykel 182 metrelik uzunluğuyla dünyanın en büyük heykeli unvanını 2018 yılında kazandı. ABD’deki Özgürlük Heykeli’nin yaklaşık iki katı, Brezilya’daki Kurtarıcı İsa Heykeli’nin ise beş katı büyüklüğünde. Asya kıtasının bu konuda ilginç bir üstünlüğünün olduğunu söylemekte fayda var. Myanmar’daki 130 metrelik Laykyun Setkyar, Japonya’daki 120 metrelik Ushiku Daibutsu, Çin’deki 108 metrelik Guan Yin Heykeli en dikkat çekenleri. Gördüğünüz üzere dünyanın en fazla bilinen eserleri değiller ama enlerin zirvesini taşıyan bu eserlerin büyük kısmı Asya’da gizli. Altın konusunda da heykeller nasibini almış durumda. Örneğin Moğolistan’ın başkenti Ulan Bator’daki en büyük Budist tapınağında bulunan 26.5 metre boyundaki Buda heykeli içinde 150 kilo altın, 90 ton gümüş, 300’den fazla da değerli taş barındırıyor. Hadi şimdi; en değerlisi ve ilginç hikayeye sahip olanına gelelim. Bir tesadüf sonucu bulunan bu heykelin tamamı som altın. Adı da Golden Buddha. Yani Altın Buda.

Yüzyıllar boyunca Burma ordularına karşı mücadele eden Siyamlılar, 18’inci yüzyılın ikinci yarısına kadar başarılı savunmalarıyla dikkat çekmişti. 1767 yılındaki ağır kuşatma ise başkent Ayutthaya’nın neredeyse sonu oldu. Siyamlılar, kentteki değerli olan canlarını ve mallarını korumak istiyordu. 7 gün süren yağma öncesinde taşıyabildiklerini yanlarına aldlar, taşıyamadıklarını da saklamaya uğraştılar. Alçı burada en önemli kamuflajdı. Yok olan başkentlerinin yerine bugün Tayland’ın başkenti olan Bangkok’un semtlerinden Thonburi’ye taşınan Kral Taksin, eşyaları yeni yerleşim yerine taşıdı. Bunlardan biri de Chotanaram Tapınağı’na yerleştirilen alçı heykeldi. Yaklaşık 3 metre yüksekliği ve 5.5 ton ağırlığıyla devasa alçı heykelin kaderi 20 yıl sönük kaldı. Ta ki 1950’li yıllara kadar. Oldukça eskiyen Chotanaram Tapınağı yerine Viharn Tapınağı yapılmıştı. Şimdi sıra eserlerin taşınmasına gelmişti. Mayıs 1955’te eski yerinden alınan bu ağır heykelin taşınması sırasında halatlar dayanamadı. Sonunda heykel düştü, heykelin büyük kısmının alçısı kırıldı. İşçilerin gördüğü manzara hayranlık uyandırıyordu. Sarı alçının atında sarı bir metal var: saf altın.

2 asır boyunca gizlenen altın heykel, 2010 yılında Bangkok’taki Traimit Tapınağı’nda sergileniyor. 18 karat altından yapılan Altın Buda, yaklaşık 70 yıldır dünyanın en büyük som altın heykeli olarak kazayla kazandığı rekoru hala elinde tutuyor.

Dünyanın en hayırlı kuşu

MALTA KARTALI

Hani yazının başında anlatmıştık ya; bazı iyiler için en güzel tasvir Altın Kalpli oluşudur diye. İşte bu konuda Altın Kartal yani nam-ı diğer Malta Kartalı’ndan bahsetmezsek olmaz. Kimilerine göre “en değerli heykel” olarak bilinen eser Ron Shore tarafından farkındalık yaratmak adına meme kanserini önleme, erken teşhis ve tedavi araştırmalarını finanse amacıyla 25 milyon dolar toplamak için düzenlenen bir kampanyanın sonucu ortaya çıktı. The World’s Greatest Treasure Hunt: Quest for the Golden Eagle kitabının teması olarak yaratılan heykel, Kanadalı heykeltıraş Kevin Peters tarafından yapılan eserin tamamlanması tamı tamına 4 bin saat sürdü.

5 milyon dolarlık bir fiyat etiketi ile satışa sunulan heykelden elde edilecek para araştırmalara, hayır kurumlara verilmek üzere vitrine çıktı. Altın Kartal 8.6 kilogramlık ağırlığıyla 18 ayar altından yapıldı. 763 elmasın en dikkat çeken kısmı ise kartalın gözlerindeki 1.1 karat uyumlu armut biçimli elmastı.  

Science World British Columbia’ya göre Altın Kartal, “Fabergé yumurtasının Eski Dünya işçiliğini çağrıştıran bir hazine” olarak tasarlandı. 30 Mayıs 2016’da heykelin sahibi olan Ron Shore, bir konserden sonra arabasına doğru yürürken saldırıya uğradı. Hırsız, Ron Shore’un çantasını alıp kaçtı. Çantada Malta Kartalı da bulunuyordu. Heykelin günümüzdeki değerinin 6.8 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu arada heykele bakanların aklına Malta’dan öte ABD’nin sembolü olan kartal gelebilir. Ama gökyüzünün hakimi olan bu kuşun binlerce yıl önce Anadolu’da, Mısır’da hatta Aztek uygarlığında devletlerin en sık kullandığı amblem olduğunu biliniyor.

Dünyanın en değerli yumurtaları

FABERGE 

Nisan ayında İslam dünyası Ramazan Bayramı’nı, Hristiyanlar ise  Paskalya Bayramı’nı kutladı. Paskalya denilince aklıma ilk gelen de yumurtalar oluyor nedense. Adına şarkılar, filmler yapılan paskalya yumurtaları arasında en bilineni ise Faberge Yumurtaları.

Faberge yumurtaları, sanat dünyasında ve popüler kültürde bir kült statüsü kazanmıştır. Sergilerde, filmlerde, dizilerde, belgesellerde, çizgi filmlerde, yayınlarda ve haberlerde yer alarak merak uyandırmaya devam ediyorlar. Romanov hanedanının ve Rus İmparatorluğu’nun ihtişamının, gücünün ve zenginliğinin sembolleri, avlanmak, çalmak vb. için paha biçilmez hazineler haline geldiler.

Ahtapot (1983), Bay Belvedere (1985), Hırsızlar Arasında Aşk (1987), Die For (1994), The Simpsons (1995), The Order (2001), Ocean’s Twelve (2004), Thick as Thieves (2009), Peaky Blinders (2013), Game Night (2018). Daha onlarca filmin konusu veya aksesuarı olan bu yumurtalar dünyanın da en değerlisi.

Gelin Romanov Yumurtaları olarak da bilinen Faberge’ın hikayesine ve yapılışına dönelim. Rusya’nın Saint Petersburg kentindeki mücevher firması House of Faberge tarafından yaratılan 57’si bugün var olan 69 yumurtanın hikayesi 19’uncu yüzyılda başlıyor.

Rus Çarı 3. Alexandr, 1885’te Hıristiyanların Paskalya Bayramı için eşi İmparatoriçe Maria Feodorovna’ya hediye edilmek üzere mücevher tasarımcısı Carl Faberge’i görevlendirdi. Danimarka Kraliyet Koleksiyonu için yapılan fildişi bir tavuk yumurtasından esinlenilen ilk yumurta, 2,5 inçlik bir dış emaye kabuğa ve ortasında altın bir şeride sahip.  İmparatorluk tacının minyatür bir elmas kopyası yer alıyordu.

Maria hediyeden o kadar memnun kaldı ki, Faberge’ı “İmparatorluk kuyumcusu” olarak atadı ve gelecek yıl başka bir yumurta sipariş etti. İkinci yumurta Çar’ın oğlu II. Nicholas tarafından hem karısı Alexandra Fedorovna’ya hem de annesi Maria Fedorovna için yaptırıldı. Yumurtalar, Rus-Japon Savaşı (1904-1905) dönemi hariç her yıl yapıldı. Bir kısmı çalınan, bir kısmı ünlü müzelerde sergilenen dünyanın en değerli yumurtaları Faberge’ların tanesine 10 milyon dolar değer biçiliyor.

Çoğunlukla bu büyük yumurtaların içinde sürpriz başka bir eser daha yer alıyor, bazısının içinde Çarlık sarayının minyatür bir tasarımı bazısının üzerinde ise Romanov Ailesi’nin görselleri mevcut. Çar 2. Nicholas için 1913’te annesine verilmek üzere tasarlanan Kış Yumurtası, cam kadar ince oyulmuş kaya kristalinden yapılan bu eser örneğin. Yumurtanın içinde yer alan minyatür çiçek sepetinin üzerinde bin 378 elmas bulunuyor ve Kış Yumurtası, 2002 yılında 9.6 milyon dolara satıldı. Her yıl paskalyada bir yenisi eklenen bu yumurtalar, çalınsa da, el değiştirse de dünyanın en bilinen eserlerinden olmaya devam ediyor.