Ariş'in patronu Kerim Güzeliş, 118 yıllık başarının sırrını anlattı
Türkiye’nin köklü mücevher markası Ariş Pırlanta’nın Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Güzeliş “Yüzyıllık Markaların Sırları” başlıklı oturuma konuşmacı olarak katıldı.
"Sürdürülebilir Büyüme" temasıyla pazarlama dünyasının liderlerini İstanbul'da buluşturan Global Marketing Summit 2024’e, Kerim Güzeliş konuşmacı olarak katıldı. Güzeliş konuşmasında, Ariş’in dönüm noktaları, 50’lerin başında Mardin’den İstanbul’a geliş, 70’li yıllarda pırlantaya geçiş, 80’ler Ariş adıyla birlikte kurumsallaşma, 90’lar mağazalaşma, 2000’ler e – ticaret olmak üzere birçok geçiş dönemlerini anlattı.
"Yüzyıllık Markaların Sırları" oturumunda konuşan Ariş Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Güzeliş’e Beyaz Fırın 5. Kuşak Temsilcisi Natali Suda, Yüzyıllık Markalar Derneği'nin Yönetim Kurulu Üyesi Asude Alkaylı ve Karaca Giyim Genel Müdürü Cihan Özbekli eşlik etti.
118 yıllık geçmişiyle Türkiye’de mücevher sektörüne öncülük eden Ariş Pırlanta’nın Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Güzeliş, oturumdaki konuşmasında inovasyona verdikleri önemin ve bu yöndeki çalışmalarının Ariş Pırlanta’yı bugün, mücevher sektöründe trendleri belirleyen, sektöre yön veren bir marka konumuna getirdiğini belirtti. Kerim Güzeliş konuşmasına şöyle devam etti:
Yenilikçi ve öncü
Ariş Pırlanta’nın kuyum sektöründeki yolculuğu 1900’lü yılların başına uzanıyor. O yıllarda dedemiz Abdülkerim Bey, Mardin'de kuyumculuk mesleğini icra ediyor ve bugün de koleksiyonlarımız arasında yer alan mükemmel Habbeler (top mücevher) yapıyordu. Habbe o dönemin bugünkü tektaş gibi önem taşıyan, evlenecek kızlara verilen bir mücevherdi. Dedemiz o zamanki imkanlar çerçevesinde geliştirdiği tekniklerle Habbe’leri öyle güzel yaparmış ki yalnız Mardin'de değil Güneydoğu Anadolu'nun pek çok yerinden müşterileri varmış. Hatta ona Anadolu’da "çok güzel iş yapıyorsun, işin çok güzel, güzel iş yapan usta Abdülkerim Usta" diyorlarmış. Bizim Güzeliş soyadını almamızın sebebi de budur. Bu şekilde başlayan ve babamla İstanbul’da devam eden yolculuğumuz 1984 yılında kurumsallaşma yolundaki adımlarımızla devam etti. O dönemin şartlarında bir farklılıkla, bir inovasyonla atılan temeller, geçmişten bugüne sektördeki pek çok ilklerle gelişti ve bizden sonraki kuşaklara aktarılacak. Pırlanta olduğunu söyleyerek, “Bundan sonra da sektöre yeniliklerle öncülük etmeye ve markamızı her geçen gün dünya çapında hak ettiği yere taşımaya devam edeceğiz” dedi.
"Mücevherde yüzyılı aşkın bir markayız"
Yüzyılı aşkın süredir mücevherde, pırlantada adından söz ettiren bir markayız. Bunun sırrını aile kültürümüze dayandırıyorum. Dedem işini çok severek yapan iyi bir ustaydı, sanatkârdı. Sadece iyi bir usta da diyemeyiz, iyi de bir iletişimciydi. Sosyal iletişim konusunda da oldukça başarılıydı. Bu da Abdülkerim Ustaya Güneydoğu Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da tanınma imkânı sağladı. Dedemizin bu özelliği önce babama ardından da bana geçti. Babamla birlikte 6 yaşından beri çalıştığım için esnaf ahlakını, sanat aşkını, işini en iyi şekilde yapma tutkusunu yakından tanıdım. Bizim sanat anlayışımızda bir ürünü mükemmel yapmanın yanı sıra sıradanlıktan öte de yapmaktı. Kendimize has, temiz işler. Dededen kalan 50 kriterimiz vardı. Dürüstlük, sözünde durmak, zamanında iş teslim etmek gibi. Bunlara bağlı yaşadık ve gelecek nesillerimize aktarmaya çalışıyoruz. Ben bu işin sırrını buna bağlıyorum. İşinizi severek yaparsanız her iş mükemmele evrilecektir.