İlber Hoca'dan Daron Acemoğlu'na Atatürk eleştirisi

Daron Acemoğlu’nun Atatürk’ün reformları ve yönetim anlayışıyla ilgili açıklamaları tartışma yarattı. İlber Ortaylı, Acemoğlu’nu sınırlı bir tarih perspektifiyle değerlendirme yapmakla eleştirirken, daha derinlikli kaynaklara yönelmesi gerektiğini vurguladı.

İlber Hoca'dan Daron Acemoğlu'na Atatürk eleştirisi

MURAT CEM

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Daron Acemoğlu’nun Atatürk dönemiyle ilgili açıklamalarına yönelik eleştirilerde bulundu. Acemoğlu, Atatürk’ün yönetim tarzını eleştirerek, reformların daha çoğulcu bir şekilde yapılmasının mümkün olduğunu ve gücü merkezileştirme tercihinin Türkiye'nin demokrasisinin temellerine zarar verdiğini ileri sürmüştü. Ayrıca, Osmanlı döneminde daha çoğulcu parlamenter bir yapının mevcut olduğunu, ancak Atatürk’ün İttihat ve Terakki Partisi’nden gelen siyasi mirasının bu yaklaşımı engellediğini ifade etmişti

Bu değerlendirmeler, İlber Ortaylı tarafından "yetersiz ve sınırlı bir perspektife dayanıyor" şeklinde yorumlandı. İlber Ortaylı, Hürriyet’teki bugünkü yazısında Acemoğlu’nun Batı’daki tarih yazımına kaynaklık eden Erich Jan Zürcher’in görüşlerinden etkilenmiş olabileceğini belirtti. Zürcher’i, sınırlı kaynaklarla yorum yapan bir yazar olarak tanımlayan Ortaylı, Atatürk dönemi için Bernard Lewis ve Andrew Mango gibi tarihçilerin daha güvenilir kaynaklar sunduğunu söyledi. Ortaylı ayrıca şu eleştiriyi dile getirdi:

“Bir ülkenin tarihi ne kadar yaygın ve derinse, hakkında hüküm vermek ciddi bir okuma ve düşünmeyi gerektirir. Daron Acemoğlu, aldığı bilim ödülünü göz önüne alarak daha oturaklı değerlendirmeler yapmalıdır.”

ORTAYLI'NIN YAZISI'NDAN ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR:

DARON ACEMOĞLU VE 3 KONU

İnsanlarımız bu dönemi anlamıyorlar; Daron Acemoğlu 1980’lerden beri Ankara’da bizim Siyasal Bilgiler muhitinde, İstanbul’da Sencer Divitçioğlu Hoca’nın etrafındaki arkadaşlarım arasında ismi telaffuz edilen ve kendisinden “istikbal vaat eden biri” diye söz edilen gençti. İktisadi hayatın dengelerinin kurulmasında tüketici kalıplarının önemini vurgulayan bir yaklaşımı olduğu söylenirdi. Bu karakteriyle yazdıklarını geç okudum. Meslek hayatındaki gelişmeler ve hakkında yapılan uzun analizler ciddi bir iktisatçı ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyordu. Hatta bizimkiler onun ileride Nobel dahi alacağından bahsederlerdi.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin sayılan bir hocasının, Kevork Acemoğlu’nun oğluydu. İstanbul Ermeni toplumunun hiç şüphesiz seçkin bir ailesine mensuptu. Galatasaray gibi millî bir müessesemizde okumuştu. Belki biraz erken olarak Amerika’ya adım atmıştı. Keşke lisansında ciddi bir tarih nosyonunu da edinebileceği bir İngiliz üniversitesinde veya Fransa’da okumayı tercih etseydi.

Şunu söylemek istiyorum; tarihçilik bazı başarılı ve statülerle otomatik gelen bir yetenek değil. Bizde iktisatçı olduğu hâlde tarih dalında gelişen, uğraşan insanlar var. İlhan Tekeli mühendis şehircidir ama cumhuriyetin iktisat tarihi üzerindeki ilginç ve ayrıntılı monografileriyle tanınır. Bana her zaman bu muhterem hocanın söylediği bir şey vardı; “tarih başka bir şey”. Evet, Johann Gustav Droysen’in dediği gibi “tarih bilim değildir, bilimin üstündedir”. Acemoğlu’nun Arapların Osmanlı döneminde iktisadi gelişimi üzerinde Oksijen gazetesinde bir yazısını okudum, maalesef boştu. Anglosakson tarihçiler arasında ve bilhassa İsrail’de 19. yüzyıl Arap ülkeleri üzerine yazılan kitaplar rafları doldurur ve ciddi araştırmalardır. Bu konudaki Acemoğlu’nun yorumları kampüsteki Arap entelektüellerinden esinlenerek kaleme aldığı açıktır. Daron Bey’in oradaki ifadesine göre bir gelişme görülmemiş, fakat tarihi izleyen mesela Britanyalı parlamento üyesi muasır Mark Sykes dahi başka şeyler söylüyor (The Caliphs’ Last Heritage: A Short History of the Turkish Empire adlı eser).

Atatürk devri

Daron Bey’in bu gazetede Macaristan üzerindeki yazısını da okudum. “Macaristan demokrat değilmiş, Avrupa Birliği’nden atılmalıymış.” Bu sözleri söyleyen, Amerikalı olsa da MIT’de profesör olsa da şarktan gelen bir delikanlıdır. Avrupa tarihini ne kadar etüt ettiğini bilmiyorum. Macaristan Avrupa Birliği’nden atılırsa o Avrupa Birliği neye yarar. Herhâlde Romanya ve Bulgaristan’la devam edecek bir camia değildir. Bu gibi ifadeleri akşam kahve konuşmalarında yapabilirsiniz. O tarihte Nobel almamıştı ama yine saygın bir kurumun, saygın bir hocasıydı. Bunları açıkça yazıp söylemek densizliktir. Maalesef bazı pozisyonlar bazı söylem biçimlerini dengelemek ve sınırlamayı gerektirir.

Üçüncü konu. Atatürk devri üzerinde yazan insanların Batı’daki bu tip söylemlere kaynaklık eden Erich Jan Zürcher yorumundan etkilendiği görülür. O kitabı herhâlde okumuş olmalı ve tesir altında kaldığını zannediyorum. Zürcher kaynak kullanılmak bakımından çok özürlü bir yazardır. Sınırlı kaynak yorumcusu ve nakilcisidir. Başka bir şeyi de pek okuduğunu düşünemiyorum. İlla Avrupa kaynağı arıyorsa cumhuriyet dönemi için Bernard Lewis’ten başlar ve Andrew Mango ile devam edersiniz. Hadi Standford Shaw’u beğenmiyorsunuz Paraşkev Paruşev’e kadar devam edersiniz.

DAHA OTURAKLI DEĞERLENDİRMELER YAPMALI

İnsanların tarihteki bazı devirlerle hoşnut olmayan anıları olabilir. Şunu söylemek istiyorum; böyle anılar bir imparatorluğun mirasçıları olarak Türk toplumunda şu veya bu gruba mahsus ızdıraplar değildir. Rumeli’den göçenimizin ayrı travmaları vardır, Kafkasya göçlerinden gelenlerin ayrı, Rusya arazisinden gelenlerin başka, Arap ülkelerinden gelenler hakeza. Bir ülkenin tarihi ne kadar kalabalık ve ne kadar yaygınsa ki bu Birinci Dünya Savaşı’na kadar devam eden büyük imparatorluklarından biridir, hakkında hüküm vermek de biraz okumayı ve düşünmeyi gerektirir. Bana göre Daron Acemoğlu bir iktisat ödülünü üçe bölerek verilecek biri değil, demek orada da kendisine hafif bir haksızlık yapılmış. Bunu da düşünerek, göz önüne alarak söylüyorum. Aldığı bilim ödülünün durumunu düşünerek daha oturaklı değerlendirmeler yapması tavsiye edilir.