"Yenidoğan Çetesi" davasında 7. gün | Sanık avukatı, bebek ölümlerinden soruşturma savcısı Yavuz Engin'i sorumlu tuttu!

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 7. gününde devam etti.

"Yenidoğan Çetesi" davasında 7. gün | Sanık avukatı, bebek ölümlerinden soruşturma savcısı Yavuz Engin'i sorumlu tuttu!

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşmada, çok sayıda basın mensubu da izleyici olarak yer aldı.

18 Kasım Pazartesi gününden itibaren devam eden ve 22 tutuklunun savunmalarının tamamlandığı duruşmanın bugünkü oturumunda tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına geçildi.

Duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, savunma yapıyor.

Öte yandan, davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.

Denetim savunması

Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, suçlamaları reddetti.

Çorlu Reyap Hastanesi'nde 2019'da yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmaya başladığını belirten Koç, tutuklu sanıklardan doktor Fırat Sarı'yı 1,5-2 yıldır tanıdığını söyledi.

Yoğun bakım ünitesinin işletilmesiyle ilgili süreci bilmediğini, sorumlu doktorun Fırat Sarı olduğunu öne süren Koç, "Sadece hemşirelik yapmakla yükümlüyüm. Buradaki kimseyi tanımıyorum. Herhangi bir örgüte mensup olmam söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.

Ölen Halime Alkari bebeğin durumunun kötü olduğunu savunan Koç, şöyle devam etti:

"Yaşamla bağdaşmayan bir bebek olarak söyledi doktorlar. Biz yine her şeyini yaptık. Tape kaydı olarak Fırat Sarı'yla tek konuşmam var. Orada adrenalin ve CPR yaptığımı, bebeğin geri gelmediğini söylüyorum. Bebek o gün kötüleşip vefat etmedi. Öleceğini bekliyorduk. Doktor olmadığı için müdahaleyi hemşireler olarak yaptık. Müdahale tek kişi değil, üç dört kişi ile yapılır. Birileri müdahale ederken birinin doktorla haberleşmesi gerekiyordu. Ben doktorla konuşan kişiydim. Normalde doktor bey (Fırat Sarı) İstanbul civarından Çorlu'ya geliyor. Kaç kilometre bilmiyorum ama doğuma yetişecek durumdaydı. Kendisi hem müdahalelerimize hem doğuma yetişirdi."

Bebeği öldükten sonra defin işlemleri için hazırladıklarını aktaran Koç, "Denetim ekibi de doktor geldikten hemen sonra geldi. Bebeğe yakından baksalardı damar yolu vesaire olduğunu göreceklerdi. Uzaktan, kuvözden baktıkları için herhangi bir girişim görmemeleri çok normal. Burada denetim ekiplerini yanıltan şey, saatlerin uyuşmamasıdır. Sonradan öğrendiğim kadarıyla uzatılmış bir saat var." şeklinde savunma yaptı.

Halime bebeğin öldüğü gün çok stres altında olduklarını ifade eden Koç, "Normalde doktorumuzun olması gerekiyordu. Bu olayın sabahında yönetime istifa etmek istediğimizi, bu şartlarda çalışmak istemediğimizi söyledik. Yeni bir doktor geleceğini söylediler. Yeni doktor geldi ancak çalışma şansı yakalamadık." diye konuştu.

Halime bebeğin kafası traş edilerek damar yolu açılması ve dopamin verilmemesiyle ilgili bir tape kaydının sorulması üzerine Koç, "Konuşmaya hiç şahit olmadım. Benim baktığım başka bebekler vardı. 55 günlük bebek. Artık güçlü bir damar yolu yok. Son çare olarak kafadan damar yolu açarız. Küçük ve ince damarlara girdik. Dopamin küçük damarları zedeleyen bir ilaçtır. Kafadan verilmesi zararlıdır. Verilmemesi yerinde." dedi.

Koç, normal şartlarda bebeğe yapılacak acil bir canlandırma işleminde doktor bulunması gerektiğini ancak 3-4 hemşirenin de bu işlemi yapabileceğini kaydetti.

Doktor Fırat Sarı'ya bebeğin durumun kötü olduğunu sabah haber verdiklerini, gün sonunda da bebeğin vefat ettiğini anlatan Koç, "Hastanenin kendi çocuk doktorları oluyor. Destek verilebilirdi. Onun için yönetime söyledik. Onlar ayarlayabilirdi. Yoğun bakıma her doktor bakmak istemez, çekingen davranırlar. Fırat Bey de bu sebepten dolayı çok fazla yabancı doktorun girmesini istemezdi. Fırat hocanın geldiğinde kuvözden kafasını uzattığını gördüm, bebeğe yakından inceleme yapmadı." diye konuştu.

Fırat Sarı'nın Halime bebekle her gün ilgilendiğini ancak müdahale esnasında yoğun bakımda olmadığını söyleyen Koç, "Önceki yaptığı iyilikler benim gözümde sıfırdır. Doktor o an orada bulunmadı. İş işten geçtikten sonra geldi." dedi.

"Fırat Sarı'dan şikayetin varken neden para aldın?" sorusu üzerine Koç, "Yoğun bakımlarda 7/24 doktor olması gerekir. Benim isyanım ondandır. Paralar da sorumlu hemşirenin attığı paralardır." diye konuştu.

Bebeklere ceplerinden bakım eşyası, kendilerine de yemek aldıklarını dile getiren Koç, Sarı'nın kendi hesabına gönderdiği paraların bu tür harcamalar karşılığında gönderildiğini savundu.

Koç, Sarı'nın sahibi olduğu Medisense şirketinden aldığı paraları ise şöyle savundu:

"Bahar (Kanık) Hanıma bir miktar para geliyor, o da kıdemli hemşirelere 1000-1500 lira arasında dağıtıyordu. Direkt kendi hesabıma göndermiyor, sorumlu hemşirelerimiz dağıtıyordu. İlk gönderildiğinde neden gönderildiğini de anlamadık."

"Nerede olduğumu hiçbir zaman hatırlamam"

Tutuksuz sanık doktor Mehmet Salih Kara da başka doktorun kaşesini kullandığı iddiasını kabul etmedi.

Asistanlık eğitimini Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi'nde aldığını belirten Kara, buranın İstanbul'un en yoğun hastanelerinden biri olduğunu ve başka bir hastaneye gitmesinin imkansız olduğunu ileri sürdü.

Silivri Kolon Hastanesi çevresinden cep telefonu baz kaydı olduğunun söylenmesi üzerine Kara, "Silivri ve Çatalca'da ablam, kız arkadaşım, arkadaşlarım var. Oraya sık sık giderdim. Söz konusu hastanenin nerede olduğunu bile bilmem. Çok hareketli biri olduğum için nerede olduğumu hiçbir zaman hatırlamam." ifadelerini kullandı.

Sanık Kara, Fırat Sarı'dan hiçbir menfaatinin olmadığını öne sürdü.

"Aldığım paralar emeğimin karşılığı"

Tutuksuz sanık hemşire Serenay Şenkalaycı ise Özel Avcılar Hospital'in personeli olduğunu belirtti.

Medisense şirketinden gelen paraların ek mesai ücreti olduğunu ileri süren Şenkalaycı, "Sorumlu hemşireliğe ek olarak gece nöbete kalırdım. Aldığım paralar emeğimin karşılığıdır." savunmasını yaptı.

Hastanede ölen bebek Kerem Muhammet Tokluoğlu'nun durumunun doğumdan önce kritik olduğunu ve bebek için yoğun bakımında yer hazırladıklarını söyleyen Şenkalaycı, "Doğuma bizzat katıldım. Bebek kötü doğdu. Yaklaşık 15 dakika ameliyathanede müdahale ettik, akabinde bebeği yoğun bakıma aldık. Doktorum tarafından bana söylenen her şeyi uyguladım." dedi.

Bebeğin vefat ettiği gün tutuklu sanık doktor İlker Gönen'i aradığını anlatan Şenkalaycı, "O da müdahalenin sonunda olduğumuzu biliyordu. Aslında bebeğe müdahaleyi bırakmayın, bunu da kayıt altına alın demek istiyor. Bu tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Kadın doğum uzmanı alana geldi, 'Hala bebeğe müdahale ediyor musunuz?' dedi. Dışarıya çıkıp aileye müdahale edildiğini söyledi. Doktor Zeki Ötünç doğumundan her anına kadar yanındaydı. Danışman doktor İlker Gönen'di. Bebeğe 45 dakika canlandırma yapıldı. Bebeğe artı 20 dakika daha müdahale yapıldı. Pasif ötenazi çok yanlış bir kelimedir, bir buçuk saat müdahale yapılan bir bebek için." diye konuştu.

Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök'ün ilaç sattığına dair duyumlar aldığını öne süren Şenkalaycı, Gök'ün kendisini de ilaç vermesi için manipüle etmeye çalıştığını ancak ilaç vermediğini ifade etti.

"Hasan Basri Gök'ten kurtulmak için neden Fırat Sarı'yı aramadın" soruna Şenkalaycı, "İlker Gönen, her gün kuruma geliyor. Hasan Basri Gök'ün ondan korkacağını düşündüm. Fırat Sarı'yı da arayabilirdim, haklısınız ama İlker'i her gün gördüğüm için ona söyledim. İlker hocadan çekineceğini düşündüğüm için ilaçları ona verdiğimi söyledim." yanıtını verdi.

Epikriz değiştirdiğiyle ilgili tape kayıtlarının sorulması üzerine Şenkalaycı, "Sürçülisan etmişimdir, asla epikriz değiştirmedim." dedi.

"Fırat Sarı neden epikrizlerin değiştirilmesini istedi?" istedi sorusunu ise Şenkalaycı, "Bilmiyorum. Bana sordu, ben de reddettim. Bu bir usulsüzlüktür." şeklinde cevapladı.

Doğum esnasında İlker Gönen'in bulunması zorunluluğu olmadığını belirten Şenkalaycı, "Müdahale edebilecek bir doktor vardı. Yenidoğan doktorunun doğumda olması gibi bir zorunluluk yok." dedi.

Şenkalaycı, yoğun bakımda kamera olduğunu ancak kayıt yapmadığını, nedenini ise bilmediğini söyledi.

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık Avcılar Hospital Başhekimi Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız'ın savunması alındı.

Yıldız, iddia edilen eylemlerin gerçekleşmesinin ve bir hilenin söz konusu olmadığını öne sürdü.

Başhekimliğini yaptığı hastanede çok sayıda tıbbi bölüm bulunduğunu dile getiren Yıldız, "Başhekim olarak her hastaya ne tür ilaç verildi, nasıl tedavi uygulandı hepsini kontrol etmem mümkün değildir. Bunlar alanında uzman sağlık çalışanları tarafından yapılıyor." dedi.

Yıldız, tutuklu sanık doktor İlker Gönen ile olan tape kaydına ilişkin, "Benim başhekim olarak buradaki konuşmam, sadece dosyalarda varsa bir eksiklik kontrolünü sağlamaya yönelik bir konuşmadır. Savcılık makamınca konuşmalar yanlış anlaşılmış. Eylemlerden haberim varmış gibi anlaşılmış. Epikriz normalde günlük olarak ve doktorlar tarafından yazılmalıdır. Ama takip etmemizin mümkünatı yoktur. Tüm işlemlere ait evraklara hekimin e-imzasından sonra bakılabilir." diye konuştu.

İşletmeye ilişkin anlaşmayı tutuklu sanık doktor Fırat Sarı ile imzaladığını belirten Yıldız, "Anlaşmada maaş ve personelle ilgili bir şey yoktur. Anlaşma sadece yenidoğan yoğun bakımının daha kaliteli olması üzerineydi. Personeller bizim personellerimizdi. Maaşları biz ödüyoruz. Medisense şirketindeki hemşirelere ödenen paralar hakkında bir anlaşmamız yok. Konuyla ilgili bilgim yok. İlker Gönen her gün gelip vizite yapardı. Ciro artışlarıyla ilgili Fırat Sarı ile bir görüşmem olmadı." ifadesini kullandı.

Yıldız, danışmanlık için Fırat Sarı'nın kendisine geldiğini söyleyerek, "Fırat Sarı, 'Hizmetleri kurmanızda size yardımcı olabilirim.' dedi. Bu konuda sabit fiyat yoktur. Cirodan yüzde 35 pay veriyorduk. Ancak SGK'ye fatura ettiğimiz kısımda bu ödeme yüzde 20 şeklinde oluyor. Ödemeyi Medisense şirketine yaptım." dedi.

"Danışmanlık için ödenen ücret fazla değil mi?" sorusuna karşılık Yıldız, "Danışmanlık için ödenen para fazla değil. Bence ödenen paranın karşılığını hizmet olarak aldık." diye konuştu.

Yıldız, birçok hastanenin kendilerine hasta yönlendirdiğini belirterek, hastanenin başka firmalardan da adli tıp, hukuk gibi konularda danışmanlık aldığını dile getirdi.

"Yıldız'ın avukatı, soruşturma savcısını suçladı"

Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız'ın avukatı, Savcı Yavuz Engin'in suç işlenirken müdahale etmediği gerekçesiyle eleştirilerde bulundu. Avukat, savcının insan hayatını korumak için gerekli adımları atmadığını ve bu yüzden 10 bebeğin ölümüne seyirci kaldığını iddia etti. Bu durumun, savcının "kasten adam öldürme" suçundan sorgulanması gerektiğini savundu. Avukat, savcının görevini ihmal ettiğini ve bu ihmalin ciddi sonuçlara yol açtığını öne sürerek, hukuki yollara başvurulmasını talep etti.

"Meraktan da olsa bu bebekler neden ölmüş diye hiç sormadınız mı?"

Tutuksuz sanık Bağcılar Medilife Hastanesi Başhekimi Cafer Akdur, savunmasında, 8,5 yıldır bu hastanede çalıştığını dile getirerek, "Ben ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK'yi dolandırdım. Yoğun bakımda ölen bebekler hakkında bir suçum yok. Ben bebek yoğun bakım doktoru değilim, çocuk sağlığı doktoruyum. Fırat Sarı'yı tanımıyorum. İsmini bile duymadım. Bebek yoğun bakımını aldığını bilmiyorum. Bir şey imzalamadım. İlker Gönen'i hiç görmedim. Ben son bir yıl başhekimlik yaptım." beyanında bulundu.

Mahkeme başkanı, sanığa hitaben, "Benim sizden daha çok bilgim var hastaneyle ilgili. Bu, size absürt gelmiyor mu? Koskoca hastanenin başhekimisiniz sizi boşuna oraya oturtmuyorlar. Kaç yıllık doktorsunuz?" dedi.

Sanık Akdur, bu soruya, "Bilgim olsa zaten burada açıklayacağım." karşılığını verdi.

"Ölen bebeklerle ilgili bilginiz var mı?" sorusu üzerine sanık Akdur, "Bebeklerin ölüm evrakları bana gelir. Ben cenazelerin çıkışı için imza atıyordum." ifadesini kullandı.

Sanık Akdur, "Meraktan da olsa bu bebekler neden ölmüş diye hiç sormadınız mı?" sorusuna "Hayır." yanıtını verdi.

"Çağla Kaya, 'bebeği entübe gösterin ilaç düşümü yapacağım' diye yakınıyordu"

Tutuksuz sanık hemşire Tuğba Özkaynak, savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Bağcılar Medilife Hastanesinde yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştığını, bir süre sonra buradan ayrıldığını belirten Özkaynak, "Başka işe girdim. Bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım." dedi.

Tape kayıtlarında tutuklu sanık Çağla Kaya'nın kendisine yönelik "Entübeymiş gibi gösterelim." ifadesi sorulan Özkaynak, "Ben bebeğe neyse onu yaptım. Çarşaf dosyalarda değişiklik yapamam. O anda bebek neyse onu yazıyoruz. Çağla Kaya, 'bebeği entübe gösterin ilaç düşümü yapacağım' diye yakınıyordu." dedi.

Özkaynak, tutuklu sanık hemşire Çağla Kaya'dan kendi hesabına gönderilen paranın hastane tarafından verildiğini düşündüğünü iddia etti.

Sorumlu hemşire Çağla Kaya'ya ulaşamadığı zaman tutuklu sanık İlker Gönen'i aradığını belirten Özkaynak, "Ben gece nöbetlerimde hiçbir çocuk doktorunun geldiğini görmedim. Gece bir doktor yoktu. İlk aradığım sorumlu hemşirem oluyordu ya da hekim İlker Gönen'i arardım. Bana baskı, mobbing yapılıyordu. Hemşire olarak 4-5 bebek bakmak zaten zordu." diye konuştu.

Sanık Özkaynak, "Entübe gösterilmesine ilişkin isteğin suç olduğunu düşündün mü?" sorusuna, "Doğru olmadığını biliyorum. Zaten yerine de getirmedim." yanıtını verdi.

"Bir iletişim hatası"

Tutuksuz sanık tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir de savunmasında, Beylikdüzü Medilife Hastanesinde hastaların yatış ve taburculuk işlemlerini yaptığını söyledi.

Bebekle ilgili bir süreçte devreye giremediğini kaydeden Özdemir, "Bir sorun çıktığında Fırat Sarı ya da İlker Gönen'i arıyordum." dedi.

Özdemir, Medisense şirketinde şahsi olarak para istemediğini, tutuklu sanık Sümeyye Nur Arslan ile arkadaş olduğu için onun kendisine para attığını, paranın da o hesaptan geldiğini bilmediğini savundu.

Mahkeme başkanının tape kayıtlarında geçen "Bizi kızlar patlatmış aslında" sözlerinin sorulması üzerine Özdemir, o konuşmanın bir iletişim hatası olduğunu savundu.

Özdemir, epikriz yazacak tıbbi bilgisi, yetkisi ve imzası olmadığını söyledi.

Yaklaşık 7,5 saat süren, 7 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.

Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 7 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.