İlk Türk moda tasarımcısı Nazım Bey
Türklerin özgün tasarımlarının yer aldığı giysiler ilk kez 1862’de Londra’da uluslararası arenaya çıktı. Londra’da Kensington Garden’da kurulan sergi sarayında Osmanlı pavyonunda yer alan tasarımlar, çok ünlü bir ismin, dönemin Osmanlı sadrazamı meşhur Fuad Paşa’nın oğlu Nazım Bey’in imzasını taşıyordu
YAZI: ŞEFİK MEMİŞ
Türklerin kendine has, özgün tasarımlarını taşıyan giysileriyle uluslararası arenada görünmesi ne zaman olmuş olabilir acaba? Hem Doğu’nun gizemli ve gezotik esintilerini taşıyıp Avrupa sosyetesinin kalbini hoplatan bu tasarımlarda kullanılan kumaş ve aksesuarlar nasıldır acaba? Türklerin özgün ve dillere destan kumaş ve boyacılıktaki ustalıklarını gösteren renkleri mi taşımaktadır?
Doğrusu, 1851’de başlayan dünya fuarlarında ilk günden beri yerini alan Türkler, bu bağlamda Londra’da 1862’de ikinci kez düzenlenen Londra Dünya Fuarı’na katıldıklarında bu soruların tamamına cevap vermiş oldular. Londra’da Kensington Garden’da kurulan sergi sarayında Osmanlı pavilyonunda yer alan tasarımlar, çok ünlü bir ismin, dönemin Osmanlı sadrazamı meşhur Fuad Paşa’nın oğlu Nazım Bey’in imzasını taşıyordu. Üstelik Nazım Bey, Osmanlıların üçüncü kez katıldığı dünya fuarında Türklerin tüm fuar işlerinden sorumlu “sergi komiseri” ünvanına sahipti.
Teknoloji mabedi
İngilizlerin 1851’de yine Londra’da düzenledikleri ilk dünya fuarıyla kıyaslandığında 1862 Fuarı, teknolojinin mabedine dönüşmüş, “yeni ve hayret verici icatların ziyade olduğunu” gösteriyordu. Ancak bu fuarda teknolojide yaşanan gelişmeler kadar geleneksel tekstil ürünleri de hayli revaçtaydı. İlgi odağı ülke pavilyonlarının başında da Türkiye’ninki geliyordu. Aslında Osmanlı Hükümeti, kapsamlı bir katılım olması yüzünden ihtiyaç duyulan yüksek bütçeyi sağlamada tereddüt etmiş, nihayetinde katılmanın daha faydalı olacağına kanaat getirilmişti. Çünkü fuarda yer almamak, “Osmanlı İmparatorluğu’nun ziraat, sanayi ve sanat sahalarındaki ilerlemesinden yabancı devletlerin şüphe etmelerine sebep” olabilecekti. Bu yüzden sergi komisyonu Türklerin üstünlüğünün tartışılmadığı ve daha önce iki uluslararası sergide büyük beğeni toplayan tekstil sektörüne ağırlık verilmesini kararlaştırmıştı. İpekli dokumalardan ev tekstiline, halı ve kilimlerden kumaşlara kadar kalitesi ve renkleriyle beğeni odağı olan ürünler toparlandı ve göz alıcı bir stand tasarımıyla ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
Dünyaya ilk sunum
Sergi Komiseri Nazım Bey’i kendi tasarımlarıyla fuara katılmaya teşvik eden de Türklerin kumaş, incelikli dokuma gibi ürünlerde maharetli olmalarının yanı sıra bu ürünleri tasarlama ve Batılı tüketicilerin beğenisine hitap edecek bir tasarımla ortaya koyma becerisini gösterme arzusuydu. Nazım Bey’in bu arzusu, İkinci Londra Dünya Fuarı’nda Türklerin ilk uluslararası moda tasarımının sergilenmesi denilebilecek etkinliğin gerçekleşmesine neden oldu. Kıyafet tasarımındaki yeteneğiyle bilinen Nazım Bey’in varlığı, hem genel anlamda tekstil ürünlerinin göz kamaştırıcı şekilde sunulmasını, hem de 1862 Londra Dünya Fuarı’nda, Osmanlı tekstil sektörünün moda tasarım özelliğiyle yer almasını sağlamıştı. Bu kıyafetlerin modeller üzerinde sergilenmesini de mankensiz de olsa, ilk defile sunumu olarak kabul etmek Nazım Bey’e bir kadirşinaslık olacaktır.
İngiltere’ye renk getirdi
Nazım Bey’in sunumu sayesinde Osmanlı kumaşları, Lyon ve Milan’da üretilen kumaşlarla rekabet eden nitelikleri daha görünür hale gelmişti. Ayrıca bu kumaşların sergilenmesinde modern bir sergi yöntemi kullanılarak kumaşlar, gazete rafları şeklinde standlarda teşhir edilmiş, böylece ziyaretçilerin rahatça görebilmelerine imkan verilmişti. Ziyaretçiler bu parlak ve renkli Osmanlı kumaşlarının “İngiltere’nin gri ve puslu semasına” renk getirdiğini düşünüyordu. Sözgelimi ipekli kumaşlar, “altın ve gümüş şeritlerle çerçevelenmiş, transparan ve hafif bir pusun verdiği gizemi” taşıyordu. Benzer şekilde “masallardan çıkmış gibi gözüken broderiler ile Arap kaprisinin ince ayrıntılarıyla yoğrulmuş ince şeritler yüksek zevk ve kalitenin birer sembolü” olarak görülmüştü.
Ceket tasarladı
Nazım Bey, kumaşlara canlılık kazandırdı, onları tasarladı, kesti, biçti ve Türk tarzında bir kıyafet tasarımı oluşturdu. Bu kıyafetleri Osmanlı standında teşhir etti. Böylece Türklerin zarafetini ve modayı yakından izleyip şekillendirme yeteneğini görkemli bir şekilde ortaya koydu. Bu yüzden 1862 Londra Fuarı’nda Türkiye’nin Sergi Komisyonu üyesi olarak bulunan Nazım Bey, ilk moda tasarımcısı olma unvanını da hak ediyordu. Onun tasarımının ayrıntılarını, 5 yıl sonra Fransızca bir kitapta kaleme alacak olan Salahaddin Bey bize aktaracaktı. Onun verdiği bilgilere göre Nazım Bey’in tasarımı bir ceketti. “Bu görkemli açık veya sarkık kollu ceketlerin yakaları ince şeritlerle ve püsküllerle süslenmiş”ti, daha da önemlisi bütünsel bir ahenk gözetilerek tasarlanan ceketlerin, “etkileyici saten terlikler ve sevimli feslerle uyum sağlaması” düşünülmüş, ayrıca “göz alıcı tütün tabakalarının” da tasarımı bütünleşmesi gözetilmişti.
Türk sergisinin zaferi
Aslında Nazım Bey sadece kıyafet tasarlamıyordu. Yüksek bir zevke ve sanatçı bir kişiliğe sahip olan Nazım Bey, aynı zamanda kendi ürettiği mobilyalar için de döşeme ve örtüler tasarlıyordu. Ama sergide en çok onun elinden çıkan giysi ve kostüm tasarımları ilgi çekmişti. Bilhassa alacalı bulacalı altın şeritli kostümleri fuar ziyaretçilerinin büyük takdirini toplamıştı.
Nazım Bey’e yönelik bu etkileyici ifadeler sadece Salahaddin Bey’e ait değildi. Londra’da sergi hakkında yazı kaleme alanlar, Nazım Bey’in tasarımı ceketlere övgüler yağdırıyorlar ve bu ceketleri aynı zamanda “Türk Sergisi’nin en büyük zaferi” olarak nitelendiriyorlardı. Nazım Bey bu zaferi Türk tasarımcılarının ilk başarısı olarak kayıtlara geçirirken, muhtemeldir ki en büyük hayali de Londra’da teşhir edilen bu kıyafetleri tasarladığı İstanbul’un hak ettiği bir tasarım merkezine dönüşeceğini görmekti.